Aile Dayanışma Ağı (ADA)’nın toplantısında açıklama, Ekrem İmamoğlu’nun eşi ve sivil toplum gönüllüsü Dr. Dilek Kaya İmamoğlu tarafından okundu. Dr. İmamoğlu’nun açıklamasının ardından, sırasıyla; Seyhan Belediye Başkanı Oya Tekin’in oğlu Yağız Tekin, Kültür A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı Erdinç Çolak’ın ikiz kardeşi Erdal Çolak ve Saraçhane protestolarında tutuklanan gençlerden Derin Doğa Kuş söz alarak, kendilerinin ve ailelerinin yaşadıkları süreci kamuoyu ile paylaştı.
DİLEK İMAMOĞLU: “30 EKİM 2024’TEN BU YANA, BU SÜRECİN KABUSUNU YAŞIYORUZ”
Konuşmasına, buluşmaya katılanlara destekleri için teşekkür ederek başlayan Dr. İmamoğlu, şunları söyledi:
“30 Ekim 2024’ten bu yana, bu sürecin kabusunu yaşıyoruz. Bugün, 19 Mart’ın üzerinden tam 6 ay geçti. 6 aydır onlar tutuklu, bizlerse eksiğiz. Evlatlarımızla, ailelerimizle birlikte 6 aydır onların yolunu gözlüyor, günleri sayıyoruz. 6 aydır birbirimize tutunuyor, milletimizden güç alıyoruz. Bu adaletsizliğin artık son bulmasını istiyoruz. Ortada hâlâ bir iddianame yok. Masumiyet karinesi ve lekelenmeme hakkı ihlal ediliyor. Biz, sevdiklerimizin yargılanmadan mahkum edilmesine karşı çıkıyoruz. Yargının birine başka, diğerine başka uygulanmasını reddediyoruz. Yargının herkese eşit işlemesini talep ediyoruz. Bugün hukuk, ne yazık ki siyasetin bir aracı haline getirilmiş durumda. Yaşananlar, tüm toplum için büyük bir hukuk ve demokrasi sorunu.
“SARAÇHANE’DEN YÜKSELEN BU UMUDU, DİRENCİMİZİ ASLA KIRAMAYACAKLAR”
Ekrem İmamoğlu’nun savunmasından bir bölümü sizinle paylaşmak istiyorum: ‘Dünyanın demokrasiyi yok sayan, çılgınca işler yapan ülkelerinin peşinden biz gidemeyiz. Bakın; başka bazı ülkelerin farklı zenginlikleri olabilir. Bizim zenginliğimiz, insan kaynağımızdır. Sizsiniz, biziz, hepimiziz. Burada olmayan evlatlarımız, insan kaynağımız, en büyük zenginliğimiz. İnsan kaynağımızı yeteneğiyle var eden ise özgürlüktür, demokrasidir, Cumhuriyettir. Onun erdemidir, onun verdiği fırsatlardır, onun verdiği, bize yakalattığı imkanlardır. Bu değerlerimize sıkı sıkı tutunmak zorundayız.’ Biz, ülkemizin geleceği için özgürlüğe, demokrasiye, Cumhuriyete tutunmaktan asla vazgeçmeyeceğiz. Değerlerimize sonsuza kadar sahip çıkacağız. Saraçhane’den yükselen bu umudu, direncimizi asla kıramayacaklar. Bu umut ve bu direnç, gençlerimizin geleceği içindir.
“‘MİLLETE EMANET’ KİTABININ GELİRİ 19 MART SÜRECİNDE TUTUKLANAN GENÇLERİMİZE DESTEK OLACAK”
Ekrem de gençleri, onların geleceğini düşünerek, her zaman umutla ve inançla çalıştı. Bugün de Silivri’den aynı şekilde onların sorunlarını dert edinmeye devam ediyor. Sayın Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanımız Özgür Özel ile birlikte, gençler için mücadele ediyor. İşte bu yaklaşımın bir göstergesi olan, ‘Millete Emanet’ kitabını sizlerle paylaşmak istiyorum. Sevgili Yavuz Oğhan’ın kaleminden ve ön sözünü Genel Başkanımız Özgür Özel’in yazdığı, Ekrem İmamoğlu’nun son sözünü yazdığı ‘Millete Emanet’ kitabı, 19 Mart mücadelesinde bizlere destek veren gençlerin gözaltına alınarak, sonrasında tutuklanarak burslarının ve yurtlarının iptal edilmesiyle yaşadıkları mağduriyete gidermek için ve bu akıl almaz operasyonda gözaltına alınan ve sonrasında tutuklanan gençlerin ailelerinin mağduriyetini gidermek ve onlara bir an olsun ilaç olabilmek için, bu kitabı sizlerle paylaşıyorum. Herkesten bu kitap için destek bekliyorum. Bu kitap, size emanet. Yani millete emanet. Hepinize teşekkür ediyorum. Haftaya tekrar burada birlikte beraber olmak dileğiyle”
YAĞIZ TEKİN: “1000 KİLOMETRE ÖTEDEN, ADANA’DAN GELİYORUZ, SORUŞTURMANIN İSTANBUL’DA YAPILMASINA KARŞIYIZ”
Annesi Seyhan Belediye Başkanı Oya Tekin ve babası Celal Tekin’in 4 Haziran’dan bu yana Silivri’de tutulduğunu hatırlatan Yağız Tekin de özetle şunları söyledi:
“Yeri, yurdu belli olan insanların ve bizim gibi ta Adana’da, 1000 kilometre ötede yaşayan belediye başkanlarının, çalışanlarının, 1000 kilometre öteye, Silivri’ye hapsedilmesine ve soruşturmanın İstanbul’da yapılmasına karşıyız.
“ANNEMİN SİYASETE NEDEN GİRDİĞİNİ ÇOK İYİ BİLİYORUM”
Annemin siyasete neden girdiğini çok iyi biliyorum. Mesleğinde ve aile hayatında belli bir tatmine ulaştıktan sonra, yaklaşık 10 sene önce işini bırakıp, babama devredip, toplumsal olaylara kendini nasıl adadığını çok iyi biliyorum. Bu süreçte nasıl kadın davalarına koşturduğunu, şiddet gören kadınların yanında oluşunu, Adana’yı içten içe kemiren uyuşturucu sorununu hakkında araştırma yapıp, bir rapor oluşturmasını, siyasete kadın katılımını teşvik etmek için kadın muhtarlarla yaptığı röportajları, çıkardığı kitabı, Adana Barosu’nda CHP içerisinde aldığı çeşitli rolleri biz biliyoruz. Böyle bir kadının, belediye başkanlığı gibi bir onura layık görüldüğü tarihten yalnızca üç ay sonra, bir ihale çetesiyle iş tutması ne kadar akla, mantığa sığıyor? Annemin büyük borçlarla devraldığı belediyeyi disipline etmek için, gece gündüz çalıştığına şahidiz. Seyhan’ın en büyük sorunu olan temizlik sorununu çözmek için sayısız toplantılar yaptığına, büyük büyük ihaleler vermek yerine, mahalleli kadınlara mahallelerini temizlemeleri karşılığında istihdam sağladığına şahidiz.
“BU MUAMELEYİ AKLINIZA ALIYOR, VİCDANINIZ KABUL EDİYOR MU”
Seyhan’ın kasasını, geçmiş dönemde ne iş yaptığı belli olmayan alacaklılara karşı, parasını korur gibi koruduğuna şahidiz. Bu alacaklıların annemden yüz bulamayınca, babamla iletişime geçtiğine ve tehditler savurduklarına şahidiz. Belediye kasasını korumaya çalışan annem ve annemi korumak için alacaklılarla iletişime geçen babam, neden bu eziyeti çekiyorlar?”
ERDAL ÇOLAK: “BİZİ ZORLA SUSTURMAYA, YILDIRMAYA VE PARÇALAMAYA ÇALIŞANLARIN UNUTTUĞU BİR GERÇEK VAR”
Kültür A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı Erdinç Çolak’ın ikiz kardeşi Erdal Çolak ise özetle şu ifadeleri kullandı:
“Biz, ikiziz. Anne karnında başlayan yolculuğumuz, ömrümüz boyunca birbirimize yoldaş olmamızla devam etti. Biz, bugüne kadar yalnızca iki kez ayrıldık: Birincisi, onun vatani görevi içindi. İkincisi ise bu haksız tutukluluk. O, benim dostum, sırdaşım, yoldaşım ve diğer yarımdır. Hayatta beklenmedik şeyler olunca hep şunu söylerdi: ‘Zor olan hep bana denk gelir.’ Evet, yine zor olan ona denk geldi. Ama bilsin ki bu zorluk sadece ona değil, bana da denk geldi. Çünkü biz, aynı canın iki parçasıyız. Anadolu’da bir söz vardır, ‘Zor oyunu bozar. Zor çekmeyince lor yenmez.’ Bizi zorla susturmaya, yıldırmaya ve parçalamaya çalışanların unuttuğu bir gerçek var: Zorluk bizi güçlendirir, bizi birleştirir, bizi diri kılar. Bizim bakış açımız, başımıza gelen olumsuzluklardan ders çıkarmaktır. Yaşadığımız her şey, bizi güçlendirir ve geleceğe hazırlar. İşte Erdinç de bu haksız tutukluluğu karamsarlıkla değil, bir fırsat olarak görüyor.”
ÖĞRENCİ DERİN DOĞA KUŞ: “ŞU HAYATA GÖZÜMÜ AÇTIĞIMDAN BERİ HEP AYNI HÜKUMET VAR”
Saraçhane eylemlerinde tutuklanan gençlerden, İstanbul Üniversitesi Radyo Televizyon ve Sinema 3. sınıf öğrencisi Derin Doğa Kuş da duygularını özetle şu sözlerle dile getirdi:
“19 Mart’ta, Beyazıt’ta, İstanbul Üniversitesi’ndeyken bu kadar büyük bir şey yapacağımızın farkında değildik. Bence, o sabah uyanıp yola düşen herkes çok farkındaydı. Mesela ben, 2001 doğumluyum. Şu hayata gözümü açtığımdan beri hep aynı hükumet var. Koca bir ömür, aynı hükümetle geçti. Yani koca bir ömür süren bir birikmişlik vardı üstümüzde. Hayatımız boyunca bize, ‘Aman ona karışma. Siyasete karışma. Başınıza bir şey gelir,’ dediler. Bir ömür, ‘Bu memleketi sen mi kurtaracaksın,’ cümlesiyle geçti. Biz o gün, sadece o barikatları değil, bu cümleyi de aştık. ‘Evet, biz kurtaracağız,’ dedik. ‘En azından deneyeceğiz,’ dedik. Gerçekçi olduk ve imkansızı hedefledik. Günlerce, binlerce öğrenci, Beyazıt’tan Saraçhane’ye yürüdük. Ülkede demokrasinin kırıntısı kalmamış, seçilenleri tanımıyor, üstüne üstlük artık seçim bile yaptırmak istemeyen bir iktidarla karşı karşıyayız. Her şey bulutlu görünüyorken, gençler, o gün ilk ışığı yaktı ve umudun olduğunu gösterdi. İşte bu yüzden birkaç gün içerisinde 301 kişiyi tutukladılar. Sadece bir saat içerisinde önce serbest bırakılıp, sonrasında tutuklandık. Cesaret gösterenleri esaretle korkuttular ama başaramadılar.